26 Mart 2012 Pazartesi

Teknik Makale EN - TR


Electrical discharge machining with ultralow discharge energy

Abstract

The possibility of electrical discharge machining (EDM) with ultralow discharge energy has been investigated. EDM using an RC discharge circuit was performed at low open-circuit voltages and a capacitance of approximately 30 pF. Workpieces were ultrasonically vibrated to remove debris and bubbles from the discharge gap, thus preventing short-circuiting. The machining proceeded at voltages lower than 15V at a vibration amplitude of 0.4 m. The maximum discharge energy per pulse is as small as approximately 3 nJ under these conditions. The volumetric electrode wear ratio can be 0.2% at voltages lower than 40V, while it is normally more than 1% for EDM using an RC discharge circuit.Workpiece surfaces processed at voltages of 20V or lower are smooth and free of observable discharge craters, and show no typical features of surfaces machined by EDM.
© 2006 Published by Elsevier Inc.

1. Introduction
Electrical discharge machining (EDM) can process hard materials, and the machining force exerted on workpieces is much lower than that in mechanical machining processes, because its material removal mechanism is based on melting
and vaporizing material with the heat generated by electrical discharge. These features allow EDM to be widely applicable for fabricating microshapes of various industrial materials under machining conditions where the unit removal per discharge is small to obtain high machining accuracy. Since short discharge
pulse duration and lowdischarge energy are necessary for a small unit removal per discharge, an RC discharge circuit, in which very short discharge pulse duration can be realized, is generally employed for such fabrication. In this type of circuit, the maximum discharge energy per pulse is (1/2)CE2, where C and E represent the circuit’s capacitance and open-circuit voltage, respectively [1]. E must be lowered to reduce the energy because C cannot be smaller than the stray capacitance of the machine used. It has been said that EDM does not proceed at open-circuit voltages lower than approximately 30V [2], implying that the minimum E is such a value. One of the authors has reported that machining proceeded at voltages lower than 30V [3]. EDM of microholes in copper was possible at a very low open-circuit voltage of 2V, although the penetration rate of the electrode was very low. However, with the capacitance being 10 F, the discharge energy in this drilling was too high for micromachining. The processed surface was rough with large discharge craters. Furthermore, EDM with the machine’s stray capacitance did not proceed at voltages lower than approximately 30V. One of the possible reasons why EDM does not proceed at open-circuit voltages lower than 30V with the stray capacitance is that the discharge energy is so low that material is neither melted nor vaporized. If so, machining never proceeds with any strategy other than increasing the discharge energy. Another possible reason is that debris and gaseous bubbles are not removed from the discharge gap between the electrode and workpiece because it is narrow due to the low voltage. These contaminants collecting in the gap cause short-circuiting or dc arcing, preventing machining from proceeding. If this reason is true, EDM may
proceed if debris and bubbles are properly removed. There are many measures for that purpose: for example, assistance of ultrasonic vibration, electrode rotation, internal or external flushing and jump flushing. Of these methods, internal flushing cannot be applied to thin electrodes used for fabricating microshapes. External flushing causes vibration on such small-diameter electrodes [4]. Ultrasonic vibration and electrode rotation are good selections for thin electrodes. EDM with ultrasonic vibration has been performed in many studies so far; most of the recent
studies have focused on drilling microholes [5–7]. Although the methods differ in what is vibrated – electrode, workpiece or machining fluid – all results showed that the material removal rate increased owing to vibration expelling debris and bubbles from the discharge gap. Electrode rotation also has the same effect. This increase in the material removal rate suggests that, by applying ultrasonic vibration, it would be possible to carry out EDM with lower discharge energy at lower voltages. In the present study, therefore, we examined the possibility of EDM with ultralow discharge energy, which is realized by adopting open-circuit voltages lower than 30V and a capacitance equal to the machine’s stray capacitance while the workpiece is ultrasonically vibrated and the electrode rotated.



Çok düşük boşaltım enerjisi olan elektrik boşaltımlı işleme

­­­­­­­­­­­­­­­Özet:
 Düşük boşaltım enerjisi olan elektrik boşaltımlı işleme(EDM) olasılığı araştırılmıştır. Direnç-sığa boşaltım devresinden yararlanan EDM, düşük açık-devre gerilimlerde ve yaklaşık 30 pF lik bir sığayla uygulanmıştır. Boşaltım aralığından döküntülerin ve baloncukların çıkarılması ve böylece kısa devre olmasının önlenmesi için, iş parçaları ultrasonik vibrasyona maruz bırakıldı. İşleme, 0.4 um vibrasyon şiddetinde 15 Volttan daha düşük gerilimlerde sürdürüldü. Vurum başına maksimum boşaltım enerjisi, bu koşullar altında yaklaşık 3 nJ gibi küçük bir değerdir. 40 Voltun altındaki gerilimlerde elektrotun hacimsel aşınma oranı % 0.2 olabilmektedir, fakat bu değer normalde Direnç-sığa boşaltım devresi kullanan EDM için %1’den daha fazladır. 20 Volt veya daha düşük bir değerdeki gerilimlerde işlenen iş parçalarının yüzeyleri pürüzsüzdür ve gözle görülür boşaltım oyukları yoktur ve EDM tarafından işlenen yüzeylerde görülen tipik özelliklerin hiçbiri görülmemektedir.

   Giriş
Elektrik boşaltımlı işleme(EDM), sert malzemeleri işleyebilmektedir ve iş parçaları üzerinde sarf edilen işleme kuvveti mekanik işleme süreçlerindekilerden çok daha düşüktür, çünkü bunun malzeme çıkarma mekanizması elektrik boşaltımı tarafından yaratılan ısı ile malzemenin eritilmesine ve buharlaştırılmasına dayalıdır. Bu özellikler, EDM’nin, boşaltım vasıtasıyla ünite temizlemenin yüksek işleme doğruluğu elde etmek için küçük olduğu işleme koşulları altında çeşitli endüstriyel malzemelerin mikroşekillerinin üretilmesi amacıyla çok yaygın bir şekilde kullanılmasını sağlamaktadır. Kısa bir boşaltım vurum süresi ve düşük boşaltım enerjisi boşaltım vasıtasıyla küçük bir ünitenin temizlenmesi için yeterli olduğundan, bu tür bir üretim için genellikle çok kısa bir boşaltım vurum süresinin gerçekleştirildiği Direnç-Sığa boşaltım devresi kullanılmaktadır. Bu tür bir devrede, vurum başına maksimum boşaltım enerjisi (1/2)CE2’dir buradaki C ve E sırasıyla devrenin sığasını ve açık devre gerilimini temsil etmektedir. Enerjinin düşürülmesi için E’nin düşürülmesi gerekmektedir, çünkü C kullanılan makinenin kaçak sığasından daha küçük olamaz. EDM’nin yaklaşık 30 Volttan daha düşük açık devre gerilimlerde sürdürülemediğini söylenmiştir, bu da minimum E’nin bu tür bir değer olduğunu göstermektedir. Yazarlardan biri, işlemenin 30 Voltun altındaki gerilimlerde yürütüldüğünü rapor etmiştir. Elektrotun girim hızı çok düşük olmasına rağmen, bakırdaki mikrodeliklere yönelik EDM, 2 V gibi çok düşük açık devre geriliminde gerçekleştirilmiştir. Ancak, 10 uF sığayla, bu delikteki boşaltım enerjisi mikroişleme için çok yüksekti. İşlenen yüzey, büyük boşaltım oyukların olduğu pürüzlü bir yüzeydi. Dahası, makinenin kaçak sığası ile yapılan EDM, yaklaşık 30 Voltun altında olan gerilimlerde sürdürülemedi.
EDM’nin kaçak sığa ile birlikte 30 Voltun altındaki açık devre gerilimlerde yürütülememesinin olası sebeplerinden biri, boşaltım enerjisinin malzemenin eritilip buharlaştırılamayacağı kadar düşük olmasıdır. Bu durum yaşanırsa, boşaltım enerjisinin arttırılması dışında hiçbir şekilde işleme devam ettirilemez. Olası bir başka neden, döküntünün ve gazlı baloncukların elektrot ile iş parçası arasındaki boşaltım aralığından çıkartılmamasıdır, çünkü düşük gerilim nedeniyle çok dardır. Aralıkta biriken bu pislikler, işlemenin devam etmesini önleyerek, kısa devre veya doğru akım arklamaya neden olmasıdır. Bu neden doğruysa, döküntü ve baloncuklar düzgün bir şekilde temizlendiğinde EDM devam edebilir. Bu amaçla yapılan pek çok ölçüm bulunmaktadır: örneğin, ultrasonik vibrasyon desteği, elektrot rotasyonu, içten veya dıştan püskürtme ve sıçramalı püskürtme. Bu yöntemlerden biri olan içten püskürtme, mikroşekillerin üretilmesi için kullanılan ince elektrotlara uygulanamaz. Dıştan püskürtme, bu küçük çaplı elektrotlarda vibrasyona neden olur. Ultrasonik vibrasyon ve elektrot rotasyonu, ince elektrotlar için uygun seçimlerdir. Ultrasonik vibrasyon ile EDM, şimdiye kadar pek çok çalışmada uygulanmıştır; son çalışmaların çoğu delinen mikrodelikler üzerine odaklanmıştır. Yöntemler vibrasyona maruz bırakılan malzeme, elektrot, iş parçası veya işleme sıvısı bakımından farklılık gösterse de, tüm sonuçlar, vibrasyonla boşaltım aralığından döküntülerin ve baloncukların temizlenmesi sayesinde malzeme çıkarma oranının arttığını göstermiştir. Elektrot rotasyonu da aynı etkiyi göstermektedir. Malzeme çıkarma oranında artış, ultrasonik vibrasyon uygulanarak EDM’nin daha düşük gerilimlerde daha düşük boşaltım enerjisi ile gerçekleştirilebileceğini göstermektedir. Bu çalışmada, bu sebeple, iş parçası ultrasonik vibrasyona ve elektrot rotasyona maruz kaldığı halde30 Voltun altında açık devre gerilim ve makinenin kaçak sığasına denk bir sığa benimseyerek gerçekleştirilen, çok düşük boşaltım enerjili EDM gerçekleştirme olasılığı araştırdık.


Hukuk (Sözleşme) TR - EN


KİRA SÖZLEŞMESİ
GİRİŞ :

İşbu kira sözleşmesine konu taşınmaza ilişkin, Taraflar arasındaki ……/……/……… tarihli önceki kira sözleşmesini taraflar karşılıklı olarak feshederek, işbu sözleşmedeki yeni şartlar dahilinde anlaşmışlardır.

Kiracı,  EK - 1.’de belirtilmiş satha sahip, ticaret alanları, sosyal  odaları gibi birimlerden teşkil yardımcı alanlar, otopark alanlarıyla birlikte kapalı alanlar; ve  bahçe ile giriş alanlarından müteşekkil inşaat halinde olan kiralananı Mal Sahibinden kiralama arzusundadır;
Burada yer alan karşılıklı taahhütlerin ve kabullerin karşılığında Mal Sahibi de, ileride tamamlanacak tesisleri, giriş ve eklerin ayrılmaz bir parça teşkil ettiği ve aşağıdaki hükümlerle düzenlenen işbu Sözleşmedeki şartlar ve koşullar üzerinden Kiracı’ya kiralamak arzusundadır. 
1.TARAFLAR                                 :
1.1- KİRALAYANLAR                             : Tapuda ……………………… Parselde bulunan Kiralananın mal sahipleri olarak,
1- ………..                                         TC No:
2- ……………….                              TC No:
3- ……………..                                 TC No:
 …………………………………………………………………
1.2- KİRACI                                    :   1- ………………………………
2- …………………………………….
(……………. tarafından Direktör sıfatı altında ve ………… tarafından Direktör sıfatı altında temsil edilirler.)
Her iki kiracı, kiralananı kullansın yada kullanmasın, kira ilişkisi devam ettiği sürece, kira ücretlerinin tamamından ve bu sözleşmeden kaynaklanan diğer yükümlülüklerden  zincirleme sorumludur.

2. KİRALANAN YER (MECUR): Tapuda ………………………… Parselde bulunan binanın (……………), Ek-1 de , kroki ve tanım ile  kat ve yerleşkesi belirtilen,  alan projelerinde taralı olarak gösterilen yerler bu sözleşme ile kiralanmıştır. Ek -1 bu sözleşmenin tamamlayıcı ve ayrılmaz bir parçasıdır.

Burada yer alan koşul ve şartlara, getirilmesine tabi olarak, Mal Sahibi, yardımcı alanları bulunan ve henüz inşaat halinde olan gayrimenkule ait sözleşmeye konu bölümleri,  Kiracı’ya kiralamakta, Kiracı da aynısını kiralamayı kabul etmektedir. Sözleşmeye konu kiralık yerler inşa tarihinde yürürlükte bulunan mevzuatın öngördüğü standartlara  uygun şekilde inşa edilip teslim edilecektir
 
3. KULLANIM AMACI:  Ofis alanı ve sosyal  odaları gibi yardımcı yerleşkelerle birlikte kiralanan, münhasıran Rehabilitasyon ve Yaşlı Bakım Evi amaçlı işyeri olarak kullanılacaktır. Kiracı, kiralanana gereken özeni göstererek, ve uygun sorumlu bir şekilde tüm yasalara uymaya taahhüt eder
Mecur başka  amaç ve hizmetler için kullanılamaz ve aynı amaçlar için dahi olsa  devredilemez . Kiracı, franchising hakkı, şirket birleşmesi ve sair yöntemlerle  veya alt kiracı adı altında, mecur üzerinde  devir ve işletme hakkı veremez . 

4. KİRA SÜRESİ                            : 4.1-   Kiralananın, kiracıya fiilen teslim tarihinden başlamak üzere,  işbu kira sözleşmesinin süresi 1 yıldır. Teslim ve tarihi bir tutanakla imza edilir ve bu İşbu sözleşme 1 yıllık sürenin sona ermesi üzerine ayrıca bir bildirime gerek kalmaksızın ve yasalar uyarınca kendiliğinden sona erecektir veya kiracı ilk 1 yılın tamamlanmasından önce yazılı olarak talep ettiği taktirde sözleşme bir 1 yıl daha uzayacaktır. Kiracı aynı şekilde sonraki yıllarda, sözleşmeyi 1 yıllığına uzatma opsiyonu hakkına sahiptir.

4.2- Kiracı, kira süresi içinde herhangi bir zamanda tek taraflı ve tamamen kendi kararına bağlı olarak, açılmış bulunan işletmeyi kapatmak istediği  takdirde, işbu Sözleşme'yi  fiili tahliye tarihinden itibaren işleyecek 6  aylık kira bedelini tazminat olarak  ödemek koşuluyla derhal feshetme hakkına sahiptir.

LEASE AGREEMENT
PREAMBLE

Regarding the real estate being subject to this lease agreement, the Parties have terminated the previous lease agreement as dated of ……/……/……… and agree under the following new terms within this agreement.    

Lessee intends to lease the leased property under construction which is composed of auxiliary areas specified in Annex-1 and consisting of the units such as commerce spaces, social rooms, closed areas with parking lot areas, and garden and entrance areas from the Owner.  
In consideration of mutual commitments and acceptances herein, the Owner intends to lease the facilities to be completed in future to the Lessee under the terms and conditions of this Agreement in which the preamble and the annexes parts constitute an integral part of the Agreement and which is drawn up as follows. 
1. PARTIES                         :
1.1- LESSORS                    : Owners of the Leased Property registered as ……………………………………… in land registry are;
1- ……………                               TR ID No.
2- ………………….                     TR ID No:
3- ……………..                             TR ID No:

1.2- LESSEE                                 :   1- …………………..
2- ……………….
(Represented by ……………. under the title of Director and by ………… under the title of Director.)
Whether the leased property is used or not, both lessees are jointly and severally responsible for the whole lease prices and other obligations arising from this agreement, as long as the lease relationship continues.  

2. LEASED PROPERTY: The building (………….) registered in ………………………………………. in land registry and the areas whose floor and location is indicated with a sketch and definition in Annex-1 and shown as scanned in area projects are leased with this agreement.  Annex-1 is complementary and integral part of this agreement.  
Being subject to the terms and conditions herein, the Owner agree to lease out the sections of the property under the agreement, which consists of auxiliary areas and are under construction, and the Lessee agree to lease the relative sections of the property.  The buildings for the lease under the contract shall be built and delivered in compliance with standards proposed by the effective legislation at the date of construction.
 
3. INTENDED USE:  The property leased together with auxiliary premises such as office area and social rooms shall be solely used as Nursing and Rehabilitation Center for Old Persons.   The Lessee undertakes to show due attention and to observe all respective laws responsibly.
The leased property may not be used for other purposes and services and may not be assigned even though it shall be used for the same purposes.  The Lessee may not grant franchising right, assignment and operating rights for the leased property through merger and other methods or under sub-lessee.   

4. LEASE TERM                         : 4.1-          Duration of this lease agreement shall be 1 (one) year beginning from actual delivery date of the leased property to the Lessee.  A protocol is signed for the delivery and its date, and this Agreement shall automatically terminate without any notification and pursuant to the laws after this period of 1 (one) year expires or the Agreement shall be extended for 1 (one) more year if the Lessee request it in written before expiry of the initial lease period.  Similarly, the Lessee has right to have option to extend the agreement for 1 (one) year in subsequent years.
 4.2-. If the Lessee wants to close the existing business at any time within the lease term unilaterally and based on its own decision, the Lessee has right to terminate this Agreement immediately, provided that it pays 6-month lease price commencing from actual discharging date as compensation.  

7 Ağustos 2010 Cumartesi


Klasik test modeli
Özetleyecek olursak, her ölçüm (bir maddeye yönelik tepki) belli ölçüde istenen kavrama yönelik doğru puanı (yabancı arabalara karşı önyargı) ve belli ölçüde ezoterik(gizli) ve rasgele hatayı yansıtır. Bunu şu denklem ile ifade edebiliriz:
X = tau + hata
Bu denklemde, X ilgili asıl ölçümü yani kişinin belli bir maddeye karşı tepkisini ifade eder; tausis ise genel olarak doğru puanı ifade eder ve hata da ölçümdeki rasgele hata bileşeni ifade eder.
Güvenilirlik
Bu bağlamda, güvenilirliğin tanımı açıktır: bir ölçüm çoğu durumda hatayla ilişkili olarak doğru puanı yansıtırsa güvenilirdir. Örneğin, “Yabancı kırmızı arabalar özellikle biçimsizdir” gibi bir madde muhtemelen yabancıların yaptığı arabalara karşı önyargılara yönelik güvenilir olmayan ölçümü sağlayacaktır. Bu durum, muhtemelen renklerin sevilmesi ve sevilmemesi ile ilgili olan büyük bireysel farklılıklar olmasından kaynaklanmaktadır. Böylelikle, bu madde sadece bir kişinin önyargısını yakalamakla kalmayacak ayrıca bu kişinin renk tercihini de yakalayacaktır. Bu nedenle, bu maddeye yönelik kişinin tepkisindeki doğru puanın(önyargı için) oranı oldukça küçük olacaktır.
Güvenirlik ölçümleri. Yukarıdaki açıklamadan, bir maddenin veya ölçeğin güvenirliğini açıklamak için kolaylıkla bir ölçüm veya istatistik çıkarılabilir. Özellikle de, gözlenen toplam değişkenlikle ilgili olarak kişilere veya tepki verenlere yönelik elde edilen doğru puan değişkenliği oranı bakımından bir güvenirlik indeksi belirlenebilir. Denklem yapısı ile ilişkili olarak şunları söyleyebiliriz:
Özet ölçekleri
Yabancıların yaptığı arabalara karşı ölçüm önyargısı için tasarlanan çok daha güvenli veya çok daha az güvenli maddeleri özetlediğimizde ne olacak? Farzedin ki bu maddeler yabancı yapımı arabalara karşı çok çeşitli olası önyargıları kapsaması için yazıldı. Eğer kişilerin her bir soruya olan tepkilerindeki hata bileşeni gerçekten rasgele ise, bu durumda farklı bileşenlerin maddelere karşı birbirlerini iptal edeceklerini bekleyebiliriz. Biraz daha teknik bağlamda bakacak olursak, maddelere yönelik hata bileşenin beklenen değeri veya ortalaması sıfır olacaktır. bu nedenle, ne kadar çok madde eklenirse, özet ölçeğinde o kadar çok doğru puan (hata puanı ile ilişkili olan) yansıtılacaktır. 

Çeviri İstatistik

Classical Testing Model
To summarize, each measurement (response to an item) reflects to some extent the true score for the intended concept (prejudice against foreign cars), and to some extent esoteric, random error. We can express this in an equation as: X = tau + error
In this equation, 
X refers to the respective actual measurement, that is, subject's response to a particular item; tauis commonly used to refer to the true score, and error refers to the random error component in the measurement.
Reliability
In this context the definition of reliability is straightforward: a measurement is reliable if it reflects mostly true score, relative to the error. For example, an item such as "Red foreign cars are particularly ugly" would likely provide an unreliable measurement of prejudices against foreign- made cars. This is because there probably are ample individual differences concerning the likes and dislikes of colors. Thus, this item would "capture" not only a person's prejudice but also his or her color preference. Therefore, the proportion of true score (for prejudice) in subjects' response to that item would be relatively small.
Measures of reliability. 
From the above discussion, one can easily infer a measure or statistic to describe the reliability of an item or scale. Specifically, we may define an index of reliability in terms of the proportion of true score variability that is captured across subjects or respondents, relative to the total observed variability. In equation form, we can say:
Sum Scales
What will happen when we sum up several more or less reliable items designed to measure prejudice against foreign-made cars? Suppose the items were written so as to cover a wide range of possible prejudices against foreign-made cars. If the error component in subjects' responses to each question is truly random, then we may expect that the different components will cancel each other out across items. In slightly more technical terms, the expected value or mean of the error component across items will be zero. The true score component remains the same when summing across items. Therefore, the more items are added, the more true score (relative to the error score) will be reflected in the sum scale.

13 Mart 2010 Cumartesi

Tarih Çevirisi

SUDAN

The northern Sudanese, much like the Boers who adopted a new geographic (Afrikaner) identity, deftly created a new identity for themselves as awlad al-balad, emphasizing their link to the soil and disengaging its former owners—their "black" ancestors. The parallels with the Afrikaner ends with the adoption of the continental identity stripped of its "blackness." Another path was taken by the Brazilians, whose "Africanity," like that of the northern Sudanese, was selectively adopted.73 The ensuing generations of hybridized Sudanese thus took upon themselves the mandate of a "civilizing mission" that equated blackness with the darkness of the jahiliyya and sought to Arabize/lighten and Islamize/enlighten the inhabitants of Sudan. Through campaigns of conquest, conversion, and commerce, which condoned the rape and looting of subjugated communities, a small number of settlers were able to produce and reproduce a new community that over­rode any previous claims to the land by either the indigenous inhabitants or the settlers. The indigenous inhabitants were either exterminated or defeated and disenfranchised, while the settlers were assimilated as the privileged elite of the hybridized polity bent on constructing the territory in their own image. With control over the waters and access to its mineral wealth, the settlers of the first millennium claimed native "rights" by virtue of their representing the multiple entities that made up the old bilad as-Sudan. The northern Sudanese constructed "Arab" identities and genealo­gies and reconstructed Sufi Islam, adapting it to indigenous frameworks of beliefs. They also Sudanized/nativized the religion, thereby selectively appropriating elements from the culture of the settler and the native to create a new synthesis that would privilege the hybridized Sudanese and mar­ginalize both the indigenous communities and Arab settlers.Sudan: The Elusive Quest for Peace, Ruth Iyob, Gilbert M. Khadigala,s,67
Until 1969 the ill-equipped Nuer Anya-Nya had confined their military operations to the provincial capital, Malakal, and to ambushing river traffic, punctuated by occasional firefights at Pochalla in 1963 and Nasir in 1964, but they suffered a severe defeat at Akobo in 1965. Despite the air force flying regular sorties and indiscriminately bombing villages from Malakal to the Ethiopian border, the Nuer Anya-Nya, now equipped with Israeli weapons through Ethiopia, launched a better-coordinated offensive in 1970, ambushing army convoys and sinking a steamer on the Sobat river. After a month of heavy fighting the Nuer Anya-Nya scored their greatest victory in December 1970 and January 1971, capturing Pocahalla, where they killed over 150 Sudanese troops, and seizing a large quantity of arms, ammunition, and even 82mm cannons. During the same winter dry season the Bahr al-Ghazal Anya-Nya, led by officers trained in Israel, systemat­ically mined the major roads to Wau, ambushed an armored column at Tead-Adhol, and ripped up the rails of the strategic railway line to Wau. This startling resurgence of the Anya-Nya, now numbering some 13,000 men throughout southern Sudan, was nonetheless insufficient to drive the northern Sudanese army from the heavily fortified towns in the South. They had, however, clearly demonstrated by 1971 that the Sudanese army was incapable of conquering southern Sudan, leaving President Numayri with no other option but to resolve the Southern Problem by a political solution. (Robert O.Collins A History of Modern Sudan, s, 107-108)

SUDAN
Yeni bir coğrafi kimlik(Africanity) benimseyen Boerler gibi kuzey Sudanlılar da, toprağa olan bağlarını vurgulayarak ve buranın önceki(eski) sahiplerini- “zenci” atalarını devreden çıkararak awlad al-balad olarak kendilerine ustaca yeni bir kimlik yarattılar. Afrikaner(Hollanda asıllı güney Afrikalılar) ile olan paralellikler, zencilikten(siyahlıktan) sıyrılmış kıtasal kimliğin benimsenmesi ile sona erer. Bir diğer yol, Africanity(Afrikalılığı) kuzey Sudanlılarınki gibi seçici olarak benimseyen Brezilyalılar tarafından alındı.  Böylece melezleştirilmiş Sudanlıların sonraki nesilleri, siyahlığı cahiliye döneminin karanlığı ile bir tutan ve Sudan’ın yerlileri için Arap aydınlanmasını ve İslam aydınlanmasını arayan “uygarlaşma görevi” nin mandalığını(boyunduruğunu) üstlendiler. Tecavüze ve zapt edilmiş toplulukların(halkların) yağmalanmasına göz yuman fetih, dönüşüm ve ticari kampanyalar yoluyla çok az sayıdaki göçmen(yerleşimci), ya yerli halktan ya da göçmenlerden gelen toprak iddialarını bastıran yeni bir toplum meydana getirebildi ve geliştirebildi. Kendi kafalarındaki gibi bir ülke inşa etmeye yönelik göçmenler melezleştirilmiş yönetiminin ayrıcalıklı seçkin sınıfı olarak asimile edildiler, fakat yerli halk ya yok edildi veya bozguna uğratıldı ya da mahrum bırakıldılar. Su kaynakları ve maden zenginlikleri üzerinde kontrol gücü ile birlikte 1000 yıldır burada yaşayan göçmenler, eski bilad as-Sudan’ı oluşturan bu çok kimlikliliği temsil etme erdemiyle tabii “hak” iddia ettiler. Kuzey Sudanlılar “Arap” kimlikleri ve şecereleri oluşturdular ve onu yerli inanç çerçevesine uyarlayarak Sufi İslam’ı yeniden inşa ettiler. Ayrıca dini Sudanlaştırdılar/yerlileştirdiler, dolasıyle melezleştirilmiş Sudanlıları ayrıcalıklı kılacak ve hem yerli toplulukları hem de Arap göçmenleri yalnız bırakacak(tecrit etmek) yeni bir sentez yaratmak için göçmen ve yerli halkın kültüründen öğeler benimsediler.
Yeterli donanıma sahip olmayan Nver Anya_Nya, 1969’a kadar askeri operasyonlarını eyalet başkenti Malakal ve 1963’de Pochalla’daki ve 1964’de Nasir’deki ara sıra yaşanan karşılıklı çatışmalarla noktalanan nehir trafiğine pusu kurmakla sınırlandırdı, fakat 1965 de Akobo’da çok ciddi bir yenilgi yaşadılar. Düzenli uçuşlar yapan hava kuvvetlerine ve Malakal’dan Etiyopya sınırına kadar köylerin rastgele bombalanmasına rağmen, Etiyopya yoluyla getirilen İsrail silahları ile donatılan Nver Anya-Nya 1970’de daha organize bir saldırıya başladı. Ordu konvoyuna saldırdılar ve Sobat Nehrindeki bir gemiyi batırdılar. Bir aylık sert bir çarpışmanın ardından Nver Anya-Nya 150 nin üzerinde Sudan askeri öldürdükleri Pocahalla’yı ve çok sayıda kuvveti, cephaneyi ve hatta 82 mmlik topları ele geçirerek Kasım 1970’de ve ocak 1971 de en büyük zaferlerini elde etti. Aynı kış sezonu boyunca İsrail’de eğitilen subaylar tarafından yönetilen Bahr-al-Ghazal Anya-Nya, programlı biçimde Wou’daki ana yollara mayınlar döşedi, Tead Adhol’de zırhlı bir kola pusu kurdu ve Wau’ya ulaşan stratejik demiryolu noktalarını ele geçirdi. Anya-Nya’nın bu korkutucu dirilişi, şimdi Kuzey Sudan boyunca 13000 kişiye ulaşmıştı, buna rağmen bu diriliş Kuzey ordusunu güneydeki çok iyi mevzilendiği kasabalardan çıkarmak için hala yetersizdi. Bununla birlikte Sudan Ordusu’nun, 1971’de Güney Sudanı fethetmeyi başaramayacağı anlaşıldı ve Başkakan Numayri’nin Güney Sorununu politik bir yolla çözmekten başka bir seçeneği kalmadı.


Turizm çevirisi


Abstract:
This paper examines the hypothesis that in SEE transitional economies there are two key success factors to insure the successful development of tourism. The first factor is the building up of an active role of government in structuring a state tourism strategy focused on increasing the international competitiveness of the given country’s tourism sector. This would speed up the process of tourism development in a sustainable way, since the preservation of space and benefits for the local population should be the main strategic goals of future tourism development in SEE. The second success factor is the elaboration of tourism development master plans at a local level within the country, carried out with the broad involvement of stakeholders with a strong orientation towards pragmatic implementation. This paper uses the case study of Croatia, the most successful country in terms of tourism in
SEE.
1. Introduction
Since the 1980’s we have used the definition of tourism as “... a basic and most desirable human activity deserving the praise and encouragement of all peoples and all Governments.”
(Burkart and Medlik, 1982, p. 59). Knowing that tourism is both a supreme good of modern civilization and a challenging economic sector that can have a serious impact on a significant
part of the economic structure of a country or a region, it is worthwhile to understand how this fact is recognized in the transitional economies of South East Europe through its governments’ influence on the development of tourism activity.
2. SEE: The Economic Framework
The degree of a government’s active role in strategic planning and development of tourism depends heavily on the social and economic situation in the country or region.
SEE is defined by the European Commission as a diverse region consisting of nine countries located in the south-east corner of Europe, with a total area of 647.6 km2 and with 55.2 million inhabitants. This is a significant territory which includes Albania, Bosnia and Herzegovina, Bulgaria, Croatia, FYR Macedonia,Moldova, Romania Serbia and Montenegro (The European Commission, 2007.). From the 1990’s onwards, these countries have gone through military and political conflicts as well as economic crises. During the 1990’s the region faced the transitional problems of inadequate economic growth, loss of investor confidence and declining living standards among its local populations. However, during the last couple of years there has been significant social and economic improvement
in the region. Today, economic growth has resumed, institutions for the emerging democracies and market economies are being created and strengthened, regional trade links are being restored, private investment is slowly growing and the  prospects for poverty reduction have improved (The European Commission, 2007.).


Turizm ana planları- GDA’da(Güney Doğu Avrupada) etkili bir turistik yer yönetimi aracı
Özet: 
Bu çalışma, GDA geçiş ekonomilerinde başarılı bir turizm kalkınması sağlamak için iki çok önemli başarı faktörünü olduğunu savını incelemektedir. İlk faktör verilen ülkenin turizm sektörün artan uluslar arası rekabete odaklı ulusal bir turizm stratejisi oluşturulmasında devletin aktif bir rol almasıdır. Bu, sürdürülebilir bir biçimde turizm kalkınma işlemini hızlandıracaktır çünkü yerel nüfusun yer(mekan) ve yararlarının korunması  GDAdaki gelecek turizm kalkınmasının temel(esas) stratejik amaçları olmalıdır. İkinci başarı faktörü pragmatik bir uygulamaya yönelik hissedarların geniş katılımıyla gerçekleştirilen ülke içinde turizm kalkınma ana planlarının yerel düzeyde detaylandırılmasıdır. Bu makale  GDAdaki turizm bağlamında en başarılı ülke olan Hırvatistan üzerine yapılan durum çalışmasını kullanmaktadır.
Giriş
1980lerden itibaren turizmi “ tüm insanlar ve hükümetler(devletler) tarafından takdir edilmeyi ve teşvik edilmeyi hakeden temel insan faaliyeti ve en cazip insan faaliyeti” olarak tarif eden tanımı kullanmaktayız. Turizmin hem çağdaş uygarlığın en büyük hediyesi(iyiliği)olduğunu hem de bir ülkenin veya bölgenin ekonomik yapısının önemli bir kısmında ciddi bir etkiye sahip olabilen en önemli ekonomik sektör olduğunu bildiğimizden bu gerçeğin turizm etkinliğinin gelişimi üzerinde hükümetlerin etkisi yoluyla Güney Doğu Avrupa geçiş ekonomilerinde nasıl görüldüğünü anlamak  önemlidir.
2-GDA: Ekonomik yapı
Turizme yönelik stratejik planlamada ve turizmin gelişiminde hükümetin aldığı aktif rolün düzeyi ülkedeki veya bölgedeki sosyal ve ekonomik yapıya sıkı sıkıya bağlıdır.
GDA, Avrupa Komiyonu tarafından 647.6 km2’lik toplam alana sahip ve 55.2 milyon insanın yaşadığı Avrupa’nın güney doğu köşesinde yer alan 9 ülkeden oluşan ayrı bir bölge olarak tanımlanmaktadır. Burası, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Burgaristan, Hırvatistan, Makedonya, Moldova, Romanya, Sırbistan ve Karadağı içeren önemli bir bölgedir. 1990’dan bugüne bu ülkeler ekonomik krizlerin yanı sıra askeri ve politik çatışmalar(kargaşalar) yaşadılar. 1990lar boyunca bölge yetersiz ekonomik kalkınma, yatırımcı güveninin kaybolması ve yerel nüfuslarda yaşanan yaşam standartlarında düşüş gibi geçiş sorunları ile karşılaştı. Bununla birlikte son yıllarda bölgede önemli bir sosyal ve ekonomik bir gelişme oldu. Bugün ekonoik gelişim devam etmekte, yeni demokrasi kurumları ve pazar ekonomileri oluşturulmakta ve güçlendirilmektedir, bölgesel ticaret bağlantıları düzeltilmektedir, özel yatırım yavaş yavaş artıyor ve fakir nüfuzun azaltılması beklentileri büyümektedir.

Seramik Çeviri


Probation on Abrasion of Ceramic Cutting Tools

Abstract: Abrasion of ceramic based and ceramic coated cutting tools is the highlighted problem, but little progress has been made. A detailed study of carbides, nitrides, borides , oxides, whiskers or metal additives of small amount and a variety of anti-wear mechanism was given so that the wear resistance of ceramic matrix tool can be greatly improved. A variety of abrasion of ceramic coated cutting tools was also studied, such as adhesive abrasion resistance, grinding abrasion resistance, fretting abrasion resistance, fatigue abrasion resistance, corrosion abrasion resistance, hot crack abrasion resistance, diffusion abrasion resistance and phase change abrasion resistance, etc . For example, with the increase of metal content in metal carbide ceramic coating, its hardness decreases; and coating hardness is different when coated with different coating technique, and its abrasion performance is also related to shape, size, distribution and post-processing of laser remelting. Abrasion extent, key factors, abrasion mechanism and applied range were also described. It is noticed that addition of rare earth oxides can improve strength, toughness, density, microstructure, phase composition of ceramic cutting tools and reduce sintering temperature.

Seramik kesme aletlerinin aşınmasına(abrazyonu) yönelik deney
 Özet:
Seramik temelli ve seramik kaplı kesme aletlerinin aşınması önemli sorunlardan biridir, fakat bu konuda çok az ilerleme kat edilmiştir. Küçük miktarlı karbitler, nitritler, boridler, oksitler, kılsılar(fırçalar) ve metal katkı maddelerinin ve çeşitli aşınma karşıtı mekanizmaların yönelik detaylı bir çalışma verildi ve böyle seramik matriksi aletinin aşınma direnci büyük ölçüde geliştirilebilir. Yapışkan aşınma direnci(rezistansı), öğütme(ezme) aşınma direnci, titreşimli aşınma direnci, yorulma aşınma direnci, bozunma(korozyon) aşınma direnci, sıcak çatlak aşınma direnci, difüzyon(yayınım) aşınma direnci ve faz değişimi aşınma direnci vb gibi çeşitli seramik kaplı kesme aletlerinin aşınması ayrıca incelendi. Örneğin metal karbit seramik kaplamalı metal içeriğindeki artışla beraber onun sertliği artmaktadır düşer ve kaplama sertliği, farklı kaplama tekniği ile kaplandığında farklıdır ve onun aşınma performansı ayrıca lazer ile yeniden eritmenin şekli, boyutu, dağılımı ve sonraki işlemi ile ilgilidir. Aşınma içeriği, önemli etkenleri, aşınma mekanizması ve uygulanan aralık ayrı tarif edildi. Nadir toprak oksitlerinin eklenmesinin seramik kesme aletlerinin gücünü, sertliğini, genel yoğunluğunu, mikroyapısını, faz bileşimini geliştirebileceği(arttırabileceği) ve pişirme(pekiştirme) sıcaklığını azaltabildiği fark edilmektedir.